Karmatiler ( Karamitalar)

Forum Etki

Administrator
Yönetici
Katılım
29 Ağu 2021
Mesajlar
1,568,359
Tepki
0
Puan
36
İslam tarihi içinde hem düşünceleri hem de eylemleri ile oldukça merak uyandıran karmatilik hareketi dağınık ve yer yer bölgesel olarak, birbirinden kopuk ilerlemiştir. Kuruluşu ile aynı döneme denk gelen Zenc İsyanı (Zenci İsyanı) sayesinde toplumun alt tabakalarına ve kölelere de hitab eden karmatileri İslam dünyasındaki sosyalistler olarak görmek özellikle batı dünyasının hoşuna gitmiştir. Gelgelelim üzerine her ne kadar ''ezilenlerin savunucusu'' etiketi konarsa konsun özü son derece farklıdır.

İsimlendirme

Markızi ''karmati'' kelimesinin İslam dışı, nebaticedeki ''kırmızı göz'' ya da ''kötü'' anlamına gelen ''kermita'' kelimesinden türetildiğini yazar. Taberi hareketin kurucusu olan Hamdan Karmat'ın kırmızı gözlü olduğunu belirtmiştir. Çağdaş araştırmacılarda kelimenin nebati-arami lehçesinden türetildiği fikrinde birleşir. Kelime olumsuz bir anlam ifade ettiği için karmatiler tarafından hiç kullanılmamıştır. Ebu Hatim el Razi'ye göre onlar kendileri için daha çok '' ehlü-l Hak, ehlü-l Hakaik, ehl-i batın'' gibi isimler tercih etmişlerdir. Biruni karmati düşüncesini yahudilik ve zerdüştlüğün kesişimi olarak görür.

Yedicilik

Karmatiler şii İslam'ın ismailiye koluna bağlı bir harekettir. Karmatileri diğer tüm hareketlerden ayıran ''yedicilik'' denilen anlayış olmuştur. Karmatilere göre Natık peygamber ve Mehdi'dir. Natık bir şeriat oluşturur. Ardından sıra ile altı imam natıkın şeriatına bağlı kalarak topluma önderlik eder. Sonra yeni bir natık gelir ve önceki şeriatı kaldırıp yeni bir şeriat kurar. Ve tekrar altı imam gelir. Bu sebeple bu harekete ''yedicilik'' denmiştir. Buna göre Hz. Adem (a.s.) ilk natıktır. Devamındaki altı peygamber karmatilere göre peygamber değil imamdır. İkinci natık Hz. Nuh' tur (a.s.). O'ndan sonra Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.) sırası ile natık kabul edilir. Aradaki peygamberler ise imam kabul edilir. Karmatilere göre Hz. Muhammed (s.a.v.) son natıktır. İlk imamı Hz. Ali (r.a.) ikinci imamı oğlu Hz. Hüseyin üçüncü imamı oğlu Zeynel Abidin dördüncü imamı Muhammed el Bakr beşinci imamı da Cafer el Sadık'tır. Bundan sonra bazı şii grupları altıncı imam olarak Cafer el Sadık'ın oğlu Musa Kazım'ı kabul ederken Fatımi ve Karmatilerin içinde bulunduğu ismailiye taraftarları Cafer el Sadık'ın diğer oğlu Muhammed bin İsmail eş Şakir'i altıncı imam kabul ederler.

Karmatiler Allah'ı (c.c.) her şeyin ötesinde ve her sıfattan bağımsız düşünmüşlerdir. Ebu Hatim ve Sicistani Allah'ın (c.c.) bir değil (vahit) tek (ehad) olduğunu vurgulamıştır. Çünkü bir (vahit) sayı ve sıfattır. Birden (vahit) başka sayı ve sıfatlarda vardır oysa ki tek (ehad) daha mükemmeldir.

İslam'a felsefi açıdan bambaşka bir bakış ve yeni bir anlayış kattığı düşünülen karmatiler pratikte ise temel ibadetleri bile değiştirme sapkınlığına varmışlardır. Namazı sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakite indirmiş ( ve sadece ikişer rekat), oruç tutmayı yasaklamış, içkiyi serbest kabul etmiş ve cünup halde iken normal abdesti yeterli bulmuşlardır.

Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Karmati hareketi ilk olarak ismailiye kolu bir tarikat biçimi ile Hamdan Karmat önderliğinde Irak bölgesindeki Kufe ve Basra yerleşimlerinde örgütlendi. 869' da Kufe' de Abbasi yönetimine karşı başlayan ve yaklaşık onbeş yıl süren Zenc İsyanı ( Zenci İsyanı) sayesinde hem örgütlenme için gereken insan kaynağına ulaşıp taraftar buldular hem de bu süre içinde Abbasi devletinin isyanı bastırmakla uğraşması sonucunda çok iyi kullandıkları bir otorite boşluğuna kavuştular. Öyle ki bu dönemde bölgede vergi toplayacak kadar ileri giderek adeta bir ''devlet içinde devlet'' oluşturdular. Civar köy ve bölgelere gönderdiği ''dai''ler sayesinde örgütlülüğünü arttıran karmatiler dönemin fatımi halifesi Ubeydullah'ın kendisini Mehdi ilan etmesi sonucu fatımilerle olan bağlarını koparıp ismailiye içinde ayrı bir örgütlenme olarak yoluna devam etmiştir. Fakat bu ayrılığın ardından fatımi halifesi Ubeydullah Hamdan Karmat'ın sağ kolu olan Abdan'ı suikast ile öldürtünce Hamdan Karmat'ta ortadan kaybolmuş ve bir daha izine rastlanmamıştır. Nitekim bundan sonra hareket bölgesel ve parçalı olarak devam etmiştir.

Irak Bölgesi

Hamdan Karmat'ın kaybolmasının ve Abdan'ın öldürülmesinin ardından Irak'ta Abdan'ın yeğeni İsa bin Musa karmatilerin bir kısmına önderlik etti. Abbasi devletinin bölgede hakimiyetini tesis etmesinin ardından karmatiler bölgede etkinlik sağlayamadı.

Suriye Bölgesi

Abdan'ın bölgeye gönderdiği ''dai''lerden Zikreveyh bin Mihreveyh bölgedeki bazı kabilelerin desteğini kazanınca 903 yılının temmuz ayında Dımaşk ( şimdiki Şam şehri) şehrini kuşattı. Fakat kuşatma başarısız oldu ve Zikreveyh'in oğlu Yahya bu kuşatma sırasında öldürüldü. Zikreveyh'in diğer oğlu Hüseyin intikam alma düşüncesi ile önce Halep'e saldırdı. Başarısız olan bu saldırıdan sonra Hama, Humus ve Ba'lebek'i ele geçiren Hüseyin bir yıl sonra gelen Abbasi müdahalesini bertaraf edemeyince yenildi ve Bağdat'ta idam edildi. İki oğlunu da kaybeden Zikreveyh hareketin başına geçti ve karşılaştığı Abbasi birliklerini yenip bölgedeki sivil halka ve hacılara saldırdı. 907 de Abbasiler tarafından mağlup edilen Zikreveyh ve yanındakiler birkaç gün sonra idam edildiler ve Suriye'deki karmati hareketi etkinliğini yitirdi.

Yemen Bölgesi

Karmatilerin fatımilerden koptuğu sırada Yemen'de ismaili hareketini Ali bin Fadl yönlendiriyordu. İlk zamanlar fatımilere bağlı kalan Ali bin Fadl 911 yılında bağlılığını sonlandırıp karmatilerin safına geçti. Bu tarihten sonra hem fatımi hem de Abbasi devletine karşı bölgede mücadele etti. Mehdi olduğunu ve İslam şeriatını kaldırdığını iddia etti ( kimi tarihçilere göre mehdilik iddiasındaki ilk karmati lideridir). 915 te hastalanıp ölmesi üzerine yerine oğlu geçmiş ama karmati hareket bundan sonra bölgede etkili olamamıştır.

Horasan Bölgesi

Karmatilerin Horasan bölgesindeki etkin örgütlenmesi Gıyas ile başladı. Merv şehrinin emiri olan Hüseyin bin Ali el Mervezi'yi karmati harekete kazandıran Gıyas, emirin hükmü altındaki Herat, Meymene ve Talikan gibi bölgelerde etkinliğini arttırdı. Fakat halk içindeki mehdi beklentisinin artması ve kehanetlerinin tutmaması sonucu Ebu Hatim'i yerine halef tayin edip Rey şehrine gitti. Bir süre sonra ortadan kayboldu. Rey'deki diğer karmatiler tarafından öldürüldüğü de iddia edilmiştir.

Ebu Hatim ise önce Rey ve çevresine atadığı ''dai'' ler vasıtası ile konumunu sağlamlaştırdıktan sonra Deylem bölgesinde örgütlenme faaliyetine başladı. Fakat buradaki faaliyeti başarılı olamadı ve kendisine karşı ayaklanan bölge halkı tarafından öldürüldü.

Bu bölgede etkinlik sağlayan bir başka karmati önderi Muhammed bin Ahmed el Nesefi oldu. Merv ve Nesef'te örgütlenmeyi başarınca Samanoğulları devletinin başkenti olan Buhara'ya taşındı. Burada Samanoğulları sultanı Nasr bin Ahmed'i karmati harekete kazandırdı. Ne var ki sunni olan sultanın komutanları ve oğlu Nuh bin Nasr, sultanı 943 yılında tahttan indirdi ve hapsetti. Nesefi de yanındakilerle birlikte idam edildi. Nesefi'den sonra öğrencisi olan Sicistani bölgedeki karmatilerin fatımi etkisine girmesini sağladı.

Bahreyn

Bayreyn bölgesi karmati hareketin en etkili ve örgütlü olduğu bölge olarak göze çarpar. Bahreyn'de karmati hareket Hamdan Karmat'ın bölgeye gönderdiği Ebu Said el Cennabi tarafından tahminen 886 yılı civarında başladı. Birkaç yıl içinde tüm Bahreyn'de etkinlik sağladılar ve sonradan bölgenin en önemli kenti olacak olan Ahsa şehrini kurup hareketin merkezi yaptılar. Ebu Said el Cennabi yaşanan fatımi-karmati ayrılığı sonucu fatımi halifesi tarafından suikast sonucu öldürülünce yerine önce büyük oğlu Said daha sonra da 917 yılında küçük oğlu Ebu Tahir Süleyman geçti. 922 yılına gelindiğinde Ebu Tahir Süleyman Abbasilerin islam dünyasında etkinliğini kırmak için harekete geçti. 924 te Mekke'ye hac için giden kafileye saldırdı. Bir yıl sonra hacılara vergi vermeleri karşılığında hac izni verdi. 927 de düzenlediği bir saldırı ile Kufe şehrini ele geçirdi. Buradan birlikleri ile dönemin Abbasi devletinin başkenti Bağdat'a yönelse de başarılı olamadı. Ebu Tahir Süleyman'ın asıl amacı Abbasileri yenmek değil, uyguladıkları İslam şeriatını ortadan kaldırmaktı. Nitekim 930 yılının hac zamanında ordusu ile Mekke'ye saldırdı. Ebu Tahir bu saldırıda yaklaşık 20 bin hacıyı öldürüp naaşlarını zemzem kuyusuna attı. Yanındakilerle birlikte Kabe'nin örtüsünü yırtıp duvarlarını tahrip etti. Hacerülesved taşını Ahsa şehrine götürdü. Bazı tarihçiler o gün Ebu Tahir Süleyman'ın ilahlığını ilan ettiğini yazmaktadır. Kuşkusuz doğrusunu sadece Allah (c.c.) bilir.

Karmatilik inancında hep varolan ''mehdi gelecek'' inanışı sonucu Ebu Tahir'de halkının sabırsızlığını ve beklentisini karşılayamaz oldu. Nihayet 931 yılında Zekeriya el İsfahani adlı iranlı bir genci öne çıkarıp onun beklenen mehdi olduğunu halka ilan etti. Fakat bu genç halk arasında eski mecusi dinini tekrar uyandırmaya çalışınca ve çoğunluğu arap olan bu bölgede iran milliyetçiliğini öne çıkarınca halk arasında huzursuzluk arttı. Ebu Tahir Süleyman başka yapabileceği birşey kalmadığını anladı ve mehdi ilan ettiği bu genci öldürmek zorunda kaldı. Ama bunun sonucu olarak bölgede çok büyük bir itibar kaybı yaşadı.

943 yılında Ebu Tahir Süleyman'ın ölümü ile Bahreyn karmatilerinin başına kardeşleri Ebu Abbas, Ebu Kasım ve Ebu Yakub geçti. Üç kardeş birlikte hareket ettiler ve bir süre hem Abbasi devleti hem de Fatımi devleti ile iyi ilişkiler kurdular. 950 yılında bir iyi niyet göstergesi olarak Ahsa'da bulunan Hacerülesved'i Mekke'ye iade ettiler. 1076 yılında türkmenler arasında çıkardıkları huzursuzluk sonucu Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından görevlendirilen Artuk Bey tarafından Bahreyn bölgesindeki karmati hareketinin varlığına son verildi.
Kaynak :
 
Üst