Evlatlık Aldığınız Kız Çocuğu İle Evlenmeyi Düşünecek Kadar Sapık Bir Din

Forum Etki

Administrator
Yönetici
Katılım
29 Ağu 2021
Mesajlar
1,552,688
Tepki
0
Puan
36
Soru: "Allah... Evlatlıklarınızı Da Öz Oğullarınız Gibi Saymanızı Meşru Kılmamıştır. Bunlar Sizin Dillerinize Doladığınız Boş Sözlerdir..." (Ahzâb Suresi, Ayet 4) Yukarıdaki Kur'an Ayetiyle, İslam'da "Evlatlık" Müessesesi Kaldırılmıştır...

Ancak İlginç Olarak Aynı Surenin 37. Ayetinde; "...Sonunda Zeyd Eşiyle İlgisini Kestiğinde Onu Seninle Evlendirdik Ki, Evlatlıkları Eşleriyle İlgilerini Kestiklerinde Onlarla Evlenmek Konusunda Müminlere Bir Sorumluluk Olmadığı Bilinsin. Allah'ın Buyruğu Yerine Gelecektir." (Ahzâb Suresi, Ayet 37)

"İslam'da Evlatlık Müessesesi Yoksa; Kim, Nasıl Evlatlığının Eşiyle Evlenebilecek Ki?" Bu Bir Çelişki midir? Kur'an'daki Çelişkilerin, Daha Muhammed Zamanında Göze Batmaya Başladığı Görülmekte Değil midir ? Şeklinde ki Soruları Bugün Ateist Forumlarında Farklı Şekilleri İle de Görmeniz Mümkündür. Malum Son Dönemlerde de Diyanetin Zelzele Sebebi İle Yaşananlardan Sonra Anne - Babası Olmayan Çocuklarla İlgili Bir Dizi Evlatlık Konusu Gündeme Geldi. Bizde Bu İkisini Bir Kabul Edip Cevaplamaya Çalışacağız İnşaAllah.

El Cevap :


Burada Esasen Mealciliğin Ne Derece Zararlı Olduğunu Görmekteyiz : Bu Gibi İslam’i İlimlerin Istılah Konusu Olan Tüm Meselelerde Bir Usül Bir Kaide Belirtilmiştir. Buna Uyulmaması Durumunda da Yanlış Sonuçların Ortaya Çıkması Doğaldır. Siz İlk Gömleğinizin Düğmesini Kaydırırsanız Ve Yanlış Yerden İliklemeye Başlarsanız Sona Geldiğiniz de İki Yakanız Bir Araya Gelmez. Aynen Bunun Gibi de İslam’i İlimleri Veya İslami Bir Meseleyi Yorumlamadan Önce O İslami İlim Dalında O Meseleye Vakıf Ve Mesele Hakkında Usül Öğrenmeniz Gereklidir.. “Usulsüzlük, Vusulsüzlük Doğurur” Veya “Vusulsüzlüğümüz, Usulsüzlüğümüzdendir.”Demiştir Üstadlar. Bir Maksuda , Bir Hedefe Ulaşamamanın Nedeni; Maksada Ulaşmak İçin Gerekli Yöntem Ve Metoda Uyulmamasındandır. Usul, Hem İslami İlimlerde Ve İslami İlimlerin Alt Dallarında Hem de İslami İlimlerin Dışındaki Pozitif İlimler Dediğimiz İlimler İçinde Geçerlidir.

Misalen : “Çanakkale Bölgesi'ne Topçu Çıkarması” : ) Diye De Formüle Edilen 4 İşlemde Soruyu Çözmeye Başlamadan Önce Bir Metod , Bir Usül Belirlenmiştir ( Önce Paranteziçi, Üslü-Köklü Çarpma-Bölme Ve Toplama-Çıkarma Yapılır. Çoklu İşlemlerde İşlem Soldan Sağa Olacak Şekilde Devam Eder.) İşlem Sırasına Riayet Edilmezde Herkes Aynı Sorudan Binbir Farklı İşlem Sonucu Çıkaracağı Gibi

Aynen Öyle de:

Nasıl Kur’an Okumadan, Ayetlerin Kelime Manalarını Yorumlamadan Önce Usul-U Nahiv Ve Sarf Eğitimi Alır, ,Manasını Anlamak İçin Usül-Ü Tefsir Okur , Hadisten Evvel Hadis Usulünü; Fıkıhtan Evvel Fıkıh Usulünü, Ve Kelam İlmi Öğrenmeden Kelam Usulünü Bilmek Şarttır. “Zira Usul Bilmeyenin İlmine İtibar Edilmez.” Basit Bir 4 İşlem İçin Bile Bir Metod Bir Usül Belirlenmişken İşte İnsan, Cenab-I Hakk'ın Böyle Antika Bir San'atıdır Ve En Nazik Ve Nazenin Ve Bir Mu'cize-İ Kudretidir Ki; İnsanı, Bütün Esmasının Cilvesine Mazhar Ve Nakışlarına Medar Ve Kâinata Bir Misal-İ Musaggar Suretinde Yaratılmış Olan İnsanı Yazan Kuran Ve Onu Anlatan Hadis Ve Onu Yaşayan Sünneti Seniyeyi İlgilendiren Bir Meselede Nasıl Usülsüz Metodsuz İş Görülebilir? Hatta Bu Yargı Haddi Zatında Bütün İlimler İçin Geçerlidir.

Ama Bu İlimlerin İçinde Hele De Konu, Allah’a (Cc) Vuslat Olursa Mesele Daha Da Ciddidir. Çünkü Yol Uzun Ve Tehlikelidir. Elinizde Uzakları Yakın Eden Kur’an-ı Kerim Gibi Bir Hakikat Teleskopu ,Ufak Ve İnce Meseleleri Büyük Eden Hadis-i Şerif Gibi Bir Mikroskop İle Bakılmalıdır. Yoksa O Yolun Tehlikesi, Metotsuzluk Ve Yolda Şeytanın Veya Şeytani Düşüncelerin Etkisinde Kalmak Suretiyle Meydana Gelecek Olan Maddi Ve Manevi Hatalar, Yanlışlar Ve Manevi Yaralar , İnsanların Kafalarının Karışmasına Sebebiyet Verir. Metodu Ve Yol Güvenliğini Bilen Refik Olmadan Vuslata Kalkışılırsa, Allah’ı Bulayım Derken Allah’tan Olma Da Vardır İşin Sonunda. En Büyük Tehlike De Budur. Ateist Ve Deistlerin Düştüğü Gaflet Çukuru da Tam da Budur !

Bir Misal Verecek Olursak ;

“Hem Meselâ, Bir Vakit Huzûr-u Nebevîde Derin Bir Ses İşitildi. Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman Etti Ki: ‘Bu Gürültü, Yetmiş Seneden Beri Cehennem Tarafına Yuvarlanan Bir Taşın Bu Dakikada Cehennemin Dibine Yetişip Düşmesinin Gürültüsüdür.’ Bu Garip Haberden Beş Altı Dakika Sonra Birisi Geldi, Dedi: ‘Ya Resûlallah, Yetmiş Yaşında Bulunan Filân Münâfık Vefat Etti, Cehenneme Gitti.’ Peygamberin Yüksek Belîğâne Kelâmının Te’vîlini Gösterdi.”

Öyleyse Âyet Ve Hadîslerin Tefsîrinde Ve Açıklanmasında Bu Noktaların Göz Önünde Bulunması Gerekir. Çünkü İçtihâd Ve Tecdîd Meselesinde Ehliyet Ve Selâhiyet Gerekir. Herkes Bu Konuda Ehliyet Sahibi Değildir. Onun İçindir Ki Bir Sözü; “Kim Söylemiş? Kime Söylemiş? Ne İçin Söylemiş? Ne Makâmda Söylemiş?” Temel Kâidesi Dikkate Alınmalıdır. Evet, Kelâmın Tabakâtının Ulvîyeti, Güzelliği Ve Kuvvetinin Menbâı Şu Dört Şeydir: “Mütekellim, Muhatap, Maksat Ve Makâm.

Aslında Bu Meselelere Yaklaşan Kişilerde Büyük Bir Art Niyet Vardır. Çünkü Bu Meseleye Gelinceye Kadar Kişinin Kur’an-ı Kerimi Almamış, Okumak İçin Bir Hocaya Gitmemiş, Okumamış, Okuyup Anlamak İçin Arapça Nahiv Ve Talim Öğrenmemiş Üzerine Namaz Kılmayan Birisi Bu Konuyu Araştırmak için Değil Fitne Çıkarmak İçin Bunu Gündeme Getirmektedir. Esasen Bu Mevzu -Diğer Kıyas Kabil Olacak Meseleler- Işığıyla Ayetle,Hem de İslam Tarihi İle Gelen Süreçte Cevaplanmış Bir Sualdir. Basit Bir Google Araması Bile Doğru Bilgiye Ulaşmak İçin Yeterlidir. Daha Büyük Vahamet İse Bu Sorunun Ateistler-Deistler Tarafından Dile Getirilmesidir. Kendi Davalarının İspatı Olan Bir Soru Değil de İslam’i Bir Meseleyi Ve Çözülmüş İfade Edilmiş Bir Meseleyi Gündeme Getirmeleri Kendi Davalarının Ne Kadar Batıl Ne Kadar Çürük Olduğunun Kanıtıdır !

Ayet Cihetiyle :


Nisâ’ Sûresi’nde De Bu Noktaya Bakan Âyet Şöyledir: “Hâlbûki, Bu Haberi Yayacak Yerde Peygambere Ve Mü’minlerden İhtisâs Ve Selâhiyet Sahibi Kimselere Müracâat Etselerdi, Elbette O Kimseler, Hüküm Çıkarmaya Ehliyetli Olanlar İşin Doğrusunu Bilirlerdi.” Nisa Suresi.83 Ayeti Kerime.

Usul-ü Tefsir Ve Usul-ü Kelam Ve Usül-ü Siyer Ve Usül-ü E Hadis Ve Usül-ü Fıkıh Okumadan İslami Meselelerde Bir Tedrisat ve Eğitim Almadan Bir İcazet Ve Ehliyet Sahibi “ Olmadan” Değil Sadece İslami Meselelerde Hiç Bir İlim Ve Bilim Dalında Yorum Yapamazsınız. Yaparsanız Vebale Girersiniz Veya Çok Aldanır Çok Aldatır Çok Cahil Olduğunuzu Gösterirsiniz.

Misal: Benim Muhteşem Son Model Bir Arabam Olsun. Ama “Ehliyetim Olmasın”. Sizin De Muhteşem Bir Araba Bilginiz Olsun Hatta Arabaları Söküp Birleştire Bilecek Kadar Üstadı Azam Olun , Sıfırdan Bir Araba Yapma Kabiliyetine Sahip Olsanız Ama “Ehliyetiniz O L M A S A” Farz Edelim. Şimdi Trafikte Biz Yol Alırken Tamamen Benim Haksız Olduğum Bir Şekilde Size “Ben” Çarpsam Ve Kaza Yapsak. %1000 Hatalı Benim. Ve Polis Gelse Kime Ceza Verir? %1000 Ben Hatalı Olsam Bile Size Cezayı Keser ! Neden? Çünkü Ehliyetiniz Yok!.. Doğru Bile Haklı Bile Olsa Ehliyetiniz Yok! Gene Suçlu Siz Olursunuz ! Aynen Öylede İslami Meselelerde Google’dan Ayet Aratıp Veya Kendi Kafanıza Göre Meseleleri Yorumlamak Ne Haddimizdir Ne De Hakkımızdır. Sen Hangi İlme Hangi Tedrisata Ve Hangi “Ehliyete” Göre Çıkıp Ayetleri Hadisleri Veya İslam Tarihini Yorumluyorsun Muhterem Kardeşim ?

Şimdi Gelelim Sorunun Konusu Olan Ayeti Kerimelere:



مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فٖي جَوْفِهٖۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئٖ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْؕ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْؕ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبٖيلَ اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّٖينِ وَمَوَالٖيكُمْؕ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فٖيمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِهٖۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَحٖيماً


Allah Bir Kişinin Göğüs Boşluğunda İki Kalp Yaratmamıştır, Annelerinize Benzeterek Haram Olsun Dediğiniz Eşlerinizi Anneleriniz Kılmamış, Evlâtlıklarınızı Da Gerçek Oğullarınız Yapmamıştır. Bunlar Sizin Kendi İddianızdır; Hak Ve Hakikati Allah Söyler, Doğru Yolu Da O Gösterir.

Evlâtlıklarınızı Babalarının Soy Adlarıyla Anın. Bu Allah Katında Adalete Daha Uygun Bir Davranıştır. Eğer Onların Babalarını Bilmiyorsanız O Zaman Kendileri Sizin Din Kardeşleriniz Ve Dostlarınızdır. Yanıldığınız Hususta Size Günah Yoktur, Fakat Bilinçli Ve Kasıtlı Olarak Yaptıklarınızdan Sorumlusunuz. Allah Çok Bağışlayıcı Ve Ziyadesiyle Esirgeyicidir. Azhab 4 Ve 5. Ayeti Kerime

Diyanet Tefsiri :

Kalp, Mecazi Olarak Duygu Ve Düşünce Merkezi Anlamında Da Kullanılmaktadır. Gelecek Âyetlerde Bazı Câhiliye Âdetleriyle Münafıklardan Söz Edileceği, Bu Âdetlerin Fıtrata Ve Gerçekliğe Ters Düştüğü, Bir Kimsenin İki Tanrısı Ve İki Dini Olamayacağı İfade Edileceği İçin Bunlara Bir Giriş Ve Dayanak Olmak Üzere Vecize Değerindeki Şu Cümleye Yer Verilmiştir: “Allah Bir Kişinin Göğüs Boşluğunda İki Kalp Yaratmamıştır.” Evet Allah İnsanda Tek Kişilik, Tek Vicdan Ve Tek Akıl Yaratmıştır. İdrak, Duygu, Karar Ve İman Bu Yeteneklerle Elde Edilmektedir. İki Yüzlüler, İnanmış Görünen Ama İçten İnanmayanlar, Gizli Olarak Farklı Din Taşıyanlar İki Dinli Değillerdir, Bir İnsanın Karısı İle Anasına, Başkalarının Çocukları İle Kendi Çocuklarına Karşı Duyguları Farklıdır. Karının Aynı Zamanda Ana, Başkalarından Olma Çocukların Öz Evlât Olabilmesi İçin İnsanın İki Kalbi, İki Kişiliği Olması Gerekir. Bu Da Olmadığına Göre Karısını Anasına Benzeten, –Eski Arap Geleneğine Göre– “Anam Olsun, Anamdır, Bana Haramdır” Diyerek Yemin Eden Kimsenin Eşi Onun Anası Ve Dolayısıyla Kendisine Haram Olmaz. İslâm’dan Önce Araplar Eşlerine, “Sen Bana Anamın Sırtı Gibisin” Derler Ve Bu Söz İle Onları Bosamış Olur, Mağdur Ederlerdi. Zıhâr Denilen Bu Boşama Âdetini İslâm Kınamış, Kadınların Zarar Görmelerini Engelleyecek Hükümler Getirmiştir (Bilgi İçin Bk. Mücadele 58/1-4).


Bir Başka Câhiliye Uygulaması Da Babası Belli Olan Veya Olmayan Çocukları Evlât Edinmek, Onların Gerçek Soylarıyla İlişkilerini Keserek Kendi Soylarına Eklemek Şeklinde Oluyordu. Bir Göğüste İki Kalbin Olmaması Nasıl Bir Tabiat Kanunu İse A’nın Çocuğunun Evlât Edinme Yoluyla B’nin Çocuğu Olamayacağı Da Bir Fıtrat Ve Tabiat Kanunudur. Ayrıca İslâm’ın Koyduğu Örtünme Vecibesi, Evlenme İmkânı Veya Yasağı, Çocuk-Ebeveyn İlişkisi, Karşılıklı Haklar Ve Ödevler, Miras Gibi Konulara Dair Kurallar Da, Çocuklarla Gerçek Ana Babalarının Soy Bağlarının Kesilip Değiştirilmesine, Başkalarına Ait Çocukların –Yakın Akraba Olmayan Ailelerde– Ailenin Bir Ferdi Gibi Kalıp Yaşamasına Ters Düşüyordu. Yapılmakta Olan Sosyal Ve Ahlâkî Islahat İçinde Sıra Bu Âdetin Kaldırılmasına Gelmiş, “...Babalarının Soy Adları İle Anın” Emri İle Bu Uygulamaya Son Verilmiştir. Tefsir Kitaplarında Bu Münasebetle Hz. Peygamber’in Evlâtlığı Zeyd B. Hârise’den Söz Edilir Ve Âyetin İnişine Onun Bu Durumunun Sebep Olduğu Söylenir. Zeyd Çocuk İken Kendi Kabilesinden Zorla Alınmış, Köleleştirilerek Satılmış, Elden Ele Dolaşarak Hz. Hatice’ye Gelmişti. Hatice Hz. Peygamber İle Evlenince Zeyd’i De Ona Vermişti. Peygamberimiz Onu Âzat Etti Ve Evlât Edindi. Zeyd’in Ailesi, Mekke’ye Gelip Çocuklarını Bulmuşlardı. Peygamberimiz Kendisini Seçimde Serbest Bıraktığı Halde Zeyd Allah’ın Resulünü Tercih Etti, Ailesi İle Memleketine Dönmedi. Bu Âyet Gelinceye Kadar Kendisine Muhammed Oğlu Zeyd Derlerdi, Âyet Gelince Kendi Babasına Nisbet Ederek Hârise Oğlu Zeyd Dediler. Artık O, Peygamber Ailesinin Bir Ferdi Değil, Müslümanların Din Kardeşi, Hz. Peygamber’in Sâdık Bir Bağlısı İdi (İbn Kesîr, VI, 377; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, III, 1504 Vd.).

İslâm’a Göre Himayeye Muhtaç Çocuklara Bakmak, Onları Beslemek, Büyütmek Sevaptır Ve Şerefli Bir İnsanlık Ödevidir. Sevgili Peygamberimiz “Kimsesiz Çocukları Koruması Altına Alan Kimse İle Ben, Cennette Yan Yana İki Parmak Gibi Beraber Olacağım” Buyurmuştur (Müslim, “Zühd”, 42). Ancak Bunu Yapmak İçin Çocuğun Kendi Soy Kütüğü İle İlişkisini Kesmek, Öz Ana Babasını Unutturmak Kimsenin Hakkı Olmadığı Gibi Kanunî Mirasçıların Arasına Katmak, Aile İçinde Mahremiyet Bakımından Öz Evlât Gibi Davranmak Da Doğru Ve Gerekli Değildir. Bunun Yerine İslâm’ın Tavsiyesi, Koruma Altına Almak, Bakmak, Büyütmek, İhtiyaçlarını Karşılamak; Hukuk Ve Helâl-Haram Kuralları Bakımından Ona Öz Çocuk Gibi Değil, Bir Din Kardeşi Gibi Muamele Etmektir (Ayrıca Bk. Şûrâ 42/49-50).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 365-366

وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذٖٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفٖي فٖي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدٖيهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُؕ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ حَرَجٌ فٖٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًؕ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً

Bir Zaman, Allah’ın Kendisine Lutufta Bulunduğu, Senin De Lutufkâr Davrandığın Kişiye, “Eşinle Evlilik Bağını Koru, Allah’tan Kork” Demiştin. Bunu Derken Allah’ın İleride Açıklayacağı Bir Şeyi İçinde Saklıyordun; Öncelikle Çekinmen Gereken Allah Olduğu Halde Sen Halktan Çekiniyordun. Zeyd Onunla Evlenip Ayrıldıktan Sonra Müminlere, Evlâtlıklarının -Kendileriyle Beraber Olup Ayrıldıkları- Eşleriyle Evlenmeleri Hususunda Bir Sıkıntı Gelmesin Diye Seni O Kadınla Evlendirdik. Allah’ın Emri Elbet Yerine Getirilecektir. Azhab 37. Ayeti Kerime

Bazı Tefsir Kitaplarında Hz. Peygamber’in Zeyneb’le Evlenmesi Konusunda Akla Hayale Gelmedik Rivayetler Nakledilmiştir. (Bk. Zemahşerî, III, 427). İbn Kesîr Ve İbnü’l-Arabî Bu Rivayetleri Hatırlattıktan Sonra Çok Önemli Tenkitler Yapmışlar, Sened Ve Metin Yönlerinden Bu Rivayetlerin Sahih Olmasının Mümkün Olmadığını Belirtmişler, Günümüz İlim Yolcuları İçin De Geçerli Bulunan Uyarılarda Bulunmuşlardır (İbn Kesîr, VI, 420; İbnü’l-Arabî, III, 1542 Vd.). Kur’an Metnine, Sahih Rivayetlere Ve Genel İlkelere Göre Tesbit Edildiğinde Olayın Gerçek Öyküsü Şöyledir: Zeyneb Hz. Peygamber’le Evlenmeyi Arzu Ediyordu, Mehir Bile İstemeksizin Onun Eşi Olmayı Teklif Etmişti. Yakın Akraba Oldukları İçin Örtünme Emri Gelmeden Önce Peygamberimiz Zeyneb’i Sık Sık Görüyor Ve Onu Yakından Tanıyordu, Bu Teklifi Kabul Etmedi. Aradan Zaman Geçmiş, Yukarıda Sözü Edilen Sosyal Değişimin Perçinlenmesine Sıra Gelmişti. Bu Uygulama İçin Uygun Bir Örnek Olarak Zeyneb, Pek De İstekli Olmamakla Beraber, Resûlullah’ın Tebliğ Ettiği Emre Uydu, Köle Olarak Hz. Peygamber’e Verildiği Halde Onun Ve Allah’ın Müstesna Lutuflarına Mazhar Olan Zeyd İle Evlendi. Bu Evlilik Bir Yıldan Biraz Fazla Sürdü. Sosyal Değerler Ve Örfe Dayalı Duygular Kısa Zamanda Değişmediği İçin Zeyneb Kocasını Küçük Görüyor, Ona Karşı Sert Ve Kırıcı Davranıyordu. Zeyd’in De Aklından Onu Boşamak Geçiyor, Fakat Kendilerini Peygamber Evlendirdiği İçin Bunu Yapamıyordu. Çok Geçmeden Zeyd, Boşama Niyetini Açmak Üzere Hz. Peygamber’e Geldi, Zeyneb’den Şikâyette Bulundu, Boşamak İstediğini Açıkladı. Hz. Peygamber, Âyette İşaret Edilen Şahsî Duygusuna Göre Değil, Genel, Objektif Hukuk Ve Ahlâk Kurallarına Göre Davranarak, Bu Arada Halkın, Özellikle Münafıkların, “Evlâtlığın Boşadığı Eş İle Evlenme” Konusunu Kötüye Kullanıp Dedikodu Yapmalarından Da Çekinerek Zeyd’e, Eşini Boşamamasını Tavsiye Etti. Buna Rağmen Zeyd Eşini Boşadı. Dul Kalan Zeyneb, Önemli Bir İnkılâbın Yerleşmesinde Fedakârca Rol Aldığı İçin Ödüllendirilmeyi Hak Etmişti. Allah Ona Dünyada Bu Ödülü, Peygamber Eşi Olma Şerefine Nâil Kılarak Vermeyi Murat Etti. Muradını Peygamber’ine Bildirdi, O Da İsteneni Yerine Getirdi.

Âyetteki “Allah’ın İleride Açıklayacağı Bir Şeyi Gizliyordun” Cümlesi Bir Kınama Değil Vâkıanın İfadesidir. “Kendisinden Çekinme Hususunda Allah’ın Önceliği Bulunduğu Halde Sen Halktan Çekiniyordun” Cümlesi De İki Mânaya Gelebilir: 1. “Sen Allah’tan Çok Halktan Çekiniyorsun”; 2. “Kendisinden Çekinilecek Olan Allah’tır; O Evlenmeni Emrettiğine Göre Halk İstediğini Söylesin, Onlardan Çekinmene Gerek Yoktur.” Birinci Mâna Hz. Peygamber İçin Söz Konusu Olamaz; Çünkü O Bütün Yapıp Ettikleriyle Yalnız Allah’tan Korktuğunu Ve O’na İtaat Ettiğini İspat Etmiştir. İslâm’a İnansın İnanmasın Hiçbir Kimse Onun, Halkı Memnun Etmek İçin Hakk’ın Emrine Aykırı Davrandığını Söyleyemez. Geriye Muteber Ve Tutarlı Mâna Olarak İkincisi Kalmaktadır. Zaten Sûrenin Başında, Hem Hz. Peygamber Hem De Müminler, Münafıkların Yapacakları Dedikodular Ve Çevirecekleri Dolaplar Karşısında Uyarılmışlar, Bunlara Hazırlanmışlardı. Yukarıdaki Cümle De Aynı Mahiyette Bir Uyarı Hatta Teselliden İbarettir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 386-388

Şeklindedir. Ateist Ve Deistlerin Sordukları Evlatlıklarınızı Da Öz Oğullarınız Gibi Saymanızı Meşru Kılmamıştır İle Bir Batıl Örf Ve Adete Son Veriyor, Devamında da Sonunda Zeyd Eşiyle İlgisini Kestiğinde Onu Seninle Evlendirdik Ki, Evlatlıkları Eşleriyle İlgilerini Kestiklerinde Onlarla Evlenmek Konusunda Müminlere Bir Sorumluluk Olmadığı Bilinsin Denilmek Sureti İle de Uygulama İle Batıl Olan Örf Ve Adet Kaldırılmış Olmaktadır. Burada Bir Çelişki Görmek Aslında Bir Çelişkidir ! Burada Ayetler Bir Birlerini Tamamlamaktadırlar !...​
Kaynak :
 
Üst